Mutlu insanların şehri Sinop! Karadeniz’in en kuzeyinde tarih ve doğa iç içe

Sinop, Karadeniz’in en kuzey noktasında, denizin kıyısına kurulmuş sakin bir şehir… Tarihi zenginlikleri, tabiatla iç içe rotaları ve kültürel mirasıyla dikkat çeken bu eşsiz kent birebir zamanda mutlu insanların yaşadığı yer olarak da anılıyor.

MUTLU KENTLER ARAŞTIRMASININ BİRİNCİSİ

Türkiye’de yıllardır yapılan araştırmalarda üst üste “yaşam memnuniyeti en yüksek şehir” seçilen Sinop, ziyaretçilerine huzur ve memnunluğu hissettiren az rotalardan biri.

Bir yanda Karadeniz’in hırçın dalgalarına karşı dimdik duran kaleleri, öbür yanda ormanların içine gizlenmiş şelaleleri ve kuytu koylarıyla bu kent; tarih, tabiat ve insan hikâyelerinin birleştiği eşsiz bir tecrübe sunuyor. Artık gelin, Sinop’u adım adım keşfetmeye başlayalım…

SİNOP ARKEOLOJİ MÜZESİ – SİNOP’UN TARİHİNE AÇILAN BİRİNCİ DURAK

Sinop’un tarihi dokusunu anlamak için birinci durak, Sinop Arkeoloji Müzesi olmalı. Sinop’ta birinci müzecilik faaliyetleri 1921 yılında başlamış. Gerek etrafı surlarla çevrili ilin batısındaki nekropolden, gerekse kent içindeki yapılaşma nedeniyle temel hafriyatlarından çıkarılan eserler, öncelikli olarak Mekteb-i İdadi’ de koruma edilmeye başlanıyor.

Özellikle Pervane Medresesi’ne taşındıktan sonra gerçek bir kültür hazinesine dönüşen müze; Roma, Bizans ve Selçuklu dönemlerine ait heykeller, mozaikler, mezar taşları ve arkeolojik buluntularla geçmişe açılan bir pencere üzere.

ETNOGRAFYA MÜZESİ – VAKİTTE BİR YOLCULUK

Kefevi Mahallesi’ndeki 18. yüzyıldan kalma bir konakta kurulu olan Etnografya Müzesi, ziyaretçilerine adeta bir vakit seyahati yaşatıyor. Konağın yer katında Sinop ve Boyabat evlerinin sergilendiği galeri kısmı, mutfak kısmı ve köy odası yer alıyor. Konağın birinci katında Sinop ve yöresinde kullanılmış olan takılar, kılıç, dokuma tezgâhları sergileniyor.

Sinop ve etrafında kullanılan eşyaların, klâsik kıyafetlerin, takıların ve konut yaşantısının canlandırıldığı bu müze; Karadeniz kültürünü birebir hissetmek isteyenler için ülkü bir adres.

ALAADDİN CAMİİ – SELÇUKLU MİMARİSİNİN ŞIK ÖRNEĞİ

Selçuklu mimarisinin şık örneklerinden biri olan Alaaddin Cami, 1214 yılında Sinop’un fethi sonrası inşa ediliyor. Yapı enine plan ve geniş avlu özelliğiyle “Erken Devir İslam Camii” şemasına benziyor.

Geniş avlusu, mermer mihrabı ve Selçuklu süslemeleriyle dikkat çeken cami, hem dini hem de tarihi bir mana taşıyor. Mihrabındaki Ayet-el Kürsi detayı ve zencirek motifli bordürleri, periyodun sanat anlayışını da gözler önüne seriyor.

PERVANE MEDRESESİ – İKİ EYVANLI, AÇIK AVLULU MEDRESE ÖRNEĞİ

Alaaddin Camii avlusu kuzey girişinin karşısında bulunan Pervane Medrese, 1262 yılında Selçuklu Veziri Muinüddin Süleyman Pervane tarafından yaptırılıyor. Kuzey-güney pozisyonlu yapı dikdörtgen planlı olup, açık avlulu, iki eyvanlı planıyla dikkat çekiyor. Medrese, bugün hem tarihi yapısıyla hem de içindeki el sanatları dükkânlarıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.

SİNOP KALESİ – KENTİN YARIMADASINI SARAN SURLAR

M.Ö. 2000’lere kadar uzanan bir geçmişe sahip Sinop Kalesi, Kaşkalar ve Miletlilerden başlayarak Selçuklulara kadar birçok medeniyetin izlerini taşıyor. Kale, farklı devirlerde tamirden geçiriliyor. 1214 ve 1261 yıllarında Selçukluların eline geçen kale yine onarılarak savunmayı güçlendirmek gayesiyle iç kale oluşturuluyor. Kentin yarımadasını saran surlar, bugün hala ayakta. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde ismi geçen kapılardan Kumkapı ve Lonca Kapısı günümüze ulaşmış durumda. Kale surlarından bakınca Karadeniz’in uçsuz bucaksız maviliği sizi karşılıyor.

TARİHİ SİNOP CEZAEVİ – BİR PERİYOT ANADOLU’NUN ALKATRAZI

Bir dönem “Anadolu’nun Alkatrazı” olarak anılan Tarihi Sinop Cezaevi, kaçmanın neredeyse imkânsız olduğu, sinemalara, müziklere ve şiirlere bahis olan bir yapı. Sinop’un 1214 yılında Anadolu Selçukluları tarafından fethedilmesinden sonra Sultan İzzeddin Keykavus’un emriyle bir iç kale yaptırılmış ve yapılışından itibaren tersane olarak kullanılmış.

Birçok şairin, muharririn ve mahkumun iz bıraktığı bu yer, 1999 yılında kapatılarak müzeye çevriliyor. Müziklere, şiirlere husus olan bu yapı; ziyaretçilerini sessiz taş duvarları ortasında geçmişin izleriyle baş başa bırakıyor.

HAMSİLOS KOYU – KARADENİZ’DEKİ RİA TİPİ KIYI OLUŞUMUNUN EN HOŞ ÖRNEKLERİNDEN BİRİ

Karadeniz’deki ria tipi kıyı oluşumunun en hoş örneklerinden biri olan Hamsilos Koyu, İnceburun uzantısında yer almakta. Halk arasında “Hamsaroz” olarak bilinen bu koy, Amazon bayanlarının yıkandığına inanılan Kadınlar Hamamı gibi efsanelerle kültürel manada da varlıklı bir alan sunuyor.

Hamsilos Koyu birebir vakitte içinde bulunduğu tabiat parkına da ismini veriyor. Parka ismini veren denizin bir ırmak üzere kara içine girdiği Karadeniz’deki ria tipi kıyı oluşumunun en hoş örneklerinden biri olan Hamsilos Koyu ile Akliman Koyu gibi eşsiz güzellikteki iki doğal limanı, bataklık-kumul-deniz ve ormanlık alanları ile güçlü biyoçeşitliliği bir ortada barındırıyor.

1.Derece Doğal Sit Alanı da olan Hamsilos Tabiat Parkı, Türkiye’nin 22’nci tabiat parkı olup, Sinop’un da en özel alanlarından biri.

İNCEBURUN FENERİ – TÜRKİYE’NİN EN KUZEY NOKTASI

1863 yılında inşa edilen ve günümüzde hâlâ faal olan İnceburun Feneri, Sinop’un İnceburun ilçesinde yer alıyor. Türkiye’nin En Kuzey Noktası olarak bilinen İnceburun, Sinop merkezden sadece 20 km uzaklıkta. Görüntüsüyle büyüleyen fenerin etrafı ormanlarla kaplı olup, geyik, sülün, karaca üzere hayvanlar için de muhafaza alanı. Bilhassa gün batımında seyir teraslarından izlenecek görüntü, Sinop seyahatinin unutulmaz karelerinden biri olmaya aday.

ERFELEK TATLICA ŞELALERİ – TABİATIN SESİNE KULAK VERİYORUZ

Sinop’un Erfelek ilçesine bağlı Tatlıca köyünde yer alan Erfelek Tatlıca Şelaleleri, tabiatın sesini duymak isteyenler için biçilmiş kaftan diyebiliriz. Birebir vadi içinde yer alan 28 farklı şelaleden oluşuyor. Dar ve 2 km uzunlukta bir vadi içinde, şelaleler kenarında, kayın ormanları içinde bir yürüyüş parkuru mevcut. Yazın serinlemek, sonbaharda renk cümbüşünü görmek isteyen doğaseverlerin birinci tercihlerinden biri.