Mükemmel Günler (Perfect Days): Sadelikte Derinlik Arayan Bir Yaşam Öyküsü

Wim Wenders’ın direktörlüğünü üstlendiği Harika Günler, Tokyo’da tuvalet temizleyicisi olarak çalışan Hirayama’nın (Kōji Yakusho) günlük ömrünü sade ve derinlikli bir bakış açısıyla ele alıyor. Sinema, izleyiciyi çağdaş ömrün karmaşasından uzaklaştırarak, kolay rutinlerin ve anlık hoşlukların peşine düşen bir karakterin dünyasına davet ediyor.
Hirayama, Tokyo’nun halka açık tuvaletlerini büyük bir titizlikle temizleyen, minimalist bir ömür süren ve tabiatla iç içe olmayı seven ve mutlaka rutinleri olan bir adamdır. Günlük rutinleri ortasında kasetçalarından dinlediği 60’lar ve 70’lerin rock ezgileri, parkta yaptığı yürüyüşler ve ağaçların ortasından süzülen ışık oyunlarını (Japonca’da “komorebi” olarak bilinir) izlemek yer alır.
Film, Hirayama’nın geçmişine dair ipuçları verse de, esasen onun “şimdi”deki varoluşunu ve anın tadını çıkarma marifetini ön plana çıkarır. Şimdiden zevk alma durumunu ise direktörün çekimiyle hissediyoruz. Wenders, Tokyo’nun kalabalık ve hareketli yapısını art plana alarak, Hirayama’nın içsel dünyasını ve etrafıyla kurduğu derin bağı sade bir sinematografiyle yansıtır. Doğal ışık kullanımı, minimalist mekân seçimleri ve uzun plan sekanslar, izleyiciye karakterin iç huzurunu ve ömür ideolojisini aktarmada hayli kıymetli.
Filmde kullanılan müzikler benim üzere 60’lar ve 70’ler müziğine hayran olan insanları mest edicektir. Lou Reed’in “Perfect Day” müziği, karakterin hayatındaki küçük memnunlukları ve anın hoşluklarını vurgular. Ses tasarımı da sinemanın atmosferini takviyeler; tabiatın sesleri, kent gürültüsü ve Hirayama’nın rutinlerinin ritmi, izleyiciyi karakterin dünyasına daha da yakınlaştırır.
Kōji Yakusho, Hirayama karakterini büyük bir ustalıkla canlandırıyor. Az diyaloglu bir rolde, mimikleri, bakışları ve vücut lisanıyla karakterin içsel dünyasını ve duygusal derinliğini izleyiciye aktarıyor. Yakusho’nun performansı, Hirayama’nın sade ömrünün arkasındaki zenginliği ve derinliği gözler önüne seriyor.
Harika Günler, birtakım izleyiciler tarafından temposunun yavaşlığı nedeniyle eleştirilse de, bu yavaşlık aslında sinemanın anlatmak istediği hayat ideolojisini dayanaklar nitelikte. Sinema, çağdaş hayatın suratına ve karmaşasına bir reaksiyon olarak, sadeliğin ve anı yaşamanın kıymetini vurguluyor. Hirayama’nın geçmişine dair ayrıntıların meçhullüğü, izleyicinin karakterin “şimdi”deki varoluşuna odaklanmasını sağlıyor ve bu da sinemanın felsefi derinliğini artırıyor.
Wim Wenders’ın Harika Günler sineması, sadeliğin içinde derin manalar arayan, anın hoşluklarını ve hayatın küçük memnunluklarını takdir eden izleyiciler için etkileyici bir üretim. Kōji Yakusho’nun güçlü performansı ve sinemanın minimalist anlatımı, izleyiciye meditasyon niteliğinde bir sinema tecrübesi sunuyor.